Oldukça Zamansızlık

Bir çırpınış, tükenmeyen zaman
Boğulan insan, daralan iç
İçi insanın…
Geçenin aymayan yüzü,
Düşüncelerin darattıkça daralttığı,
Sitemli, öfkeli, keskin kıyıları…
Hangi kar yumağı, buz kütlesi
Güneşe aşina durabilir ki!
Sevgiden ya da sınırlı bir saygıdan söz edebilir ki!
Yuvarlak, toparlak olan dünya da
Kim, hangi çığırı dünya ile betimlemek ister ki…

Karışık bir ruh, düşüncesiz bir bilge misali

Paragraflar dökülür kalemin keskin uçundan
Anlamsız cümleler şaha kalkar,
Nidaları göğü yararcasına, haklı ve anlamlıymışcasına
Zoraki bir zulümdür, anlamı olmayan anlamsızlarla
Kulaklar tırmalanır, beyinler kemirilir
Kalpler usanıyor olmanın çığlıklarıyla,

Geceye…
Gece de olup bitene ram dururcasına
Gündüze, gündüzde kaybedene öfke püskürtürcesine
Deniliyordu ya…
Kafam, kalbim düşünmekten üşenen beynim! Zakkumun kökü gibi… Zehir mi
zehir!
Dünya deniz, ben çıldırmış olan dalga,
Gel! Ey gemi, kıyımda kıymazsam kıyın bana…



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Pages